15 Haziran 2020

Jomela Pestemal

Wow  bloga yazmayali  yillar olmus. Bu süre zarfında Melissa 6 yaşına geldi bir de burada hiç bahsetmediğim bir oğlum oldu adı Lars. O da şimdi 4 yaşında. Üstüne bir de biz Almanya’da yaşamaya başladık.:) Ülke değişikliği dolayısıyla işimi de değiştirmek zorunda kaldım. Zorunlulul gibi geliyor kulağa ama severek yapıyorum. Anadolu kültürünün bir parçası olan peştemalleri Türkiye’de üretip Almanya’dan Avrupa’ya satıyorum. Bu iş nasıl başladı derseniz, herşey havuza, pikniğe denize giderken havluların çantalara sığmamasıyla başladı, hafif ağırlığa sahip ve emiciliği yüksek peştemal kullanmaya başladık ve rahatladık. Sonra bu rahatlığa başkaları da ulaşsın istedim. İşte benim küçük girişimimin hikayesi bu.:) Burada da bebeklerimden paylaşmak isterim. Daha fazlası için http://www.jomela.co adresini ziyaret edebilirsiniz.



26 Kasım 2016

ne yapiyorum?

     Ne zamandır bloğa birşeyler yazmak için niyetleniyorum ama birşey oluyor, öyle orada kalıyor aklımdaki fikirler.
      Crossfite başladım, ne zamandır evde spor yapıyordum bilen bilir ama insan içine karışasım, sosyalleşesim de vardı. Selin'in verdiği gazla crossfite başladım ve çok sevdim. Gerek boxa gelen insanları gerek hocaları gerek wodları çok seviyorum. Tam anlamıyla içime sinen bir girişim oldu.
     
     Onun dışında Sven sık sık seyahatlerde oluyor, iki çocukla yalnız kalabiliyorum. Bazen öylesine rahat geçerken bazense kkabusa dönüşebiliyor, onları oynarken izlemek, birbirleriyle olan iletişimleri, göz kontaklarıni çok seviyorum. Bazense günler zor oluyor onlari görmek istemiyorum:) Lars ve Melissa birbirlerini gece ya da sabaha karşı uyandırabiliyorlar. Melissanın odasına geçiyoruz hep birlikte, kapıyı kapatıyorum 1 saat falan kendileri oynuyor ben de aynı odada yerde uyuyorum. Sonra söylenmeler başlayınca uyanma vakti geliyor, salona geçiyoruz. Ileriye dair hiç korku yok içimde gayet güzel oynacaklarını hissediyorum.

     Bisiklet aldık yazın, arkasında da çocuk koltuğu var, sahilde oturup da neden bu kadar sene bisikletsiz olduğuma inanamadım, havalar soğuk ama hala sıkıca giyinip bisiklete biniyoruz Melissa'yla.

     Düğün hikayeciliğine bu bahar tekrar el atmak istiyorum. Web sitemi canlandırmam gerek.

     Tezim bitmek üzere kendime iki tane güzel sertifika programı buldum onlara karılmak istiyorum. Ama vakti var. Acelesi yok. Mart gibi düşünüyorum.

     Goethe'de sınava girmem gerek aile birleşimi vizesini almam; turist vizesi durumuma bir son vermem gerek.

    Hayata geçirmek istediğim bir proje var sadece Berna, Yasemin ve Eda biliyor. Ona yoğunlaşmak istiyorum. Bu sefer sürpriz. Çenemi tutacağım.


   Sven'in sözü var, Lars sütten kesilince tek başıma 15 günlük Hindistan'da yoga tatili yapacağım. telefonu istanbul'da bırakacağım.


    Çok özledigim insanlar var, eski ev arkadaşım Yasemin mesela, harika enerji yayar insana, onu sarmak sarmalamak yakama dolamak istiyorum.

    Sven her hafta bir müze bir galeri gezmek istiyor çocuklarla ama bana yük gibi geliyor, insan çocuklara mı konsantre olsa müzeyi mi gezse bilemiyor. Ben baktığım eserden birşey anlamıyorum. Tek çocukluyken gerçekten de doya doya gezdik, iki çocukla yapamıyorum. Bunun üstünden gelmem gerek yoksa evde çocuklarla durmak evde çocuklarla durmayı çekiyor. Hadi haftaya hafta sonu Sabancı Müzesi'ne giderek bunu kırayım.

Bu fotoğrafları Buenos Aires'te çekmiştim aslında devamını getirsem iyi bir seri olabilir? Şemsiye ve siyah beyaz... Neyse bunu buraya yazdım ya kesin biri benden önce yapar:)




   

29 Nisan 2016

beliz'in gebelik şekeri dosyası

Sevgili Elif'in verdiği destekle bu bloğu yeniden hayata geçirmeye karar verdim.  Hamilelikti, doğumdu, lohusalıktı, okuldu, yüksekti derken bayağı ihmal ettim buraları ama dönüp eskiden yazdıklarıma baktıkça çok hoşuma gidiyor.

Bu yazımda hayatıma yeniden yön veren, ilk karşilaştığımda beni çok üzen ama sonra avantaja çevirdiğim "gebelik şekeri" durumundan bahsedeceğim.

Melissa'ya hamileyken 50 grlık şeker yüklemem + çıkmıştı yani 100 grlık yüklemeye ihtiyacımız var demişti doktorumuz. 100 grlık yüklemede 4 defa kan alınıyor ve sonunda 2 ya da daha fazla değeriniz sınırın üstündeyse "Gebelik Şekeri" tanısı konuyor. Neyse ki bende sadece 1 değer üstte çıktığı için sadece az karbonhidrat ye demişti doktorum ama dinlemedim, dinleyemedim. Melissa  36+2. haftada 3.600 kg olarak erken doğdu. Bence gebelik şekerinin etkisi vardı.

Lars'a hamileliğimde ise Canan Karatay modası çıktı, kendisinin kitabını aldım bir çok fikrine hayran kaldım fakat gebelik şekeri ile ilgili olanlara katılmadım ben gözü dönünce 300-400 gr baklava yiyen bir insanken nasıl olacak da 100 gr şeker içeren gebelik şekeri testinden mi çekineceğim diyerek sırasıyla 50 ve şaşmadan 100 grlık testleri oldum ve korktuğum başıma geldi:) Ben gebelik şekeri hastasıydım. Doğru soluğunendokrin doktorunda aldım çünkü gebelikte tiroid bezim de yavaş çalışmaya başlıyordu. Testler, testler ve testler sonucunda ki doktorum da iyi bir doktordu, önce elime şekerimi nasıl ölçeceğimi gösteren bir alet verdi, kullanmasını gösterdi sonra da beni 2000-2200 kalorilik diyet yazılması üzere diyetisyene sevketti.  çok korkuyordum çünkü ailemde şeker hastalığı nedeniyle ciddi problemler yaşayanlar vardı, bir aile üyemizin şeker hastası olduğu bilinememişti ve hastalıktan dolayı organları zarar görmüştü , kalp krizi geçirmişti. Ya bu şeker bende kalıcı olursa, ya organlarımda tamir edilemez hasarlar oluşursa ya bebeğime benim yüzümden zarar gelirse, şeker hastası olursa şeklinde endişeler sürekli beynimdeydi...

 Doktorun yönlendirdiği o diyetisyene gitmedim,  kendim yaşam stilimi değiştirecektim, bu bir fırsattı kendi yolumu kendim çizecektim ve bunu öğrenecektim çünkü gerçekten sağlıkla ilgili kitaplar okumaya, makaleler takip etmeye bayılıyordum, bu da benim kendi vücuduma yazdığım bir kitap olacaktı... Dr. William Davis'in  "Wheat Belly" kitabında buğday yemeyi bırakanların hayatındaki değişimleri uzun uzun okumuştum bunlardan biri de insülin dalgalanmalarıydı yine Dr. Canan Karatay'ın kitabını okumuştum.. İşe buğday, pirinç, patates ve sofra şekerini tamamen keserek başladım. Bulgur, kinoa almaya devam ettim. Şeker ölçme aletiyle kendime neyi hangi saatlerde yememin vücudumda salgılanan insülün miktarını nasıl etkilediğini öğrettim. Diyetisyenler ekmek veriyor mesela ama bana günün hangi saatinde yersem yiyeyim  iyi gelmiyor. 15 günde bir hamburger, lahmacun gibi kaçamaklarda aldım beyaz unu, patatesi, pirinci... çoğu zaman  kepekli undan lahmacunumu kendim yaptım, dolmalarım hep bol kıymalı ve az bulgurlu oldu, zeytinyağlılarım hep portakallı ve bulgurlu oldu, kepekli makarnanın da çok lezzetli olduğunu öğrendim.  Hatta çoğü zaman karnabahar üzeri kıyma ve sarımsaklı yoğurt benim mantım oldu:) Diyetlerde çok yer tutan kuru meyvelerin bana iyi gelmediğini öğrendim, onun yerine kakao oranı yüksek bitter çikolata bana iyi geliyordu! Meyveyi bile abartmadan yedim. Şükürler olsun ki şekerim hep istediğim aralıkta oldu.
Bu durum sıkıntıdan çok yeni bir hayat tarzı olmaya başladı ve artı olarak da ilk 24 hafta 6 kg alan ben geri kalan 15 hafta boyunca (39. haftada dogurdum) sadece 4 kg aldım. Bebegim 4 kg doğdu ve şeker ölçumleri temiz çıktı. Bir anne için daha büyük bir mutluluk olabilir miydi? Savaşı ben kazanmıştım. Aldığım 10 kilo 10 günde gitti:)

Şimdi gebelik şekeri deneyiminin bana öğrettiklerini devam ettirmeye çalışıyorum. Gebelik şekeri teşhisi konanlara ise önce bir uzmana danışmaları sonra kendi vücutlarını tanıyıp ona göre hareket etmeleri tavsiyemdir. Bir de yukarıda bahsetmeyi unuttuğum yürüyüş var. Edindiğim tecrübeye göre kesinlikle ve kesinlikle kan şekerini dengeliyor.


Herkese bol bol sağlık dilerim..




21 Eylül 2015

en zevkli yaş

    Sven ben melissaya'ya hamileyken bebeklerle zaman geçirmeyi pek de sevmediğini söylemişti. neden olarak da pek birşey paylaşamadığını göstermişti. bana saçma gelmişti, insan minicik, toparlak, anlamsız ama çok sevimli bir bebeği nasıl olur da 2-3 yaşlarındaki küçük insandan daha çok sevebilirdi?
  Artık sven'e hak veriyorum. 18 aydan sonra sanırım melissa'nın en sevdiğim zamanları başladi. tepki veriyor, dediğini anlıyor, kendi tercihleri var, en önemlisi oyunlar oynayabiliyoruz. hala küçüklük fotoğraflarına baktığımda içim gidiyor ama bebeklik zamanı sanırım daha başka bir sevgi, karşınızdaki boğum boğum, komik hareketler yapan şeyi seviyorsunuz fakat etkileşim arttıkça duygusal bag artıyor, iletişim arttıkça bir birey olarak varlığını kabul ediyorsunuz.
   melissayla agustosun başından beri baş başayız, bu 8 haftalık zamanın 2 haftası almanya'da ailecek, iki haftası da  annemin yanında geçti. okul açıkken sabahları okul, akşamları yüksek lisans derken melissayi 48 saat göremediğim oluyordu, ben evden erken çikarken o uyuyordu ben akşam 11lerde evde olduğumdaysa yine uyuyordu bazen haftasonları çekimlerim oluyordu. yazınsa melissa'ya doydum, çok çok vakit geçiriyorum. halledemediğim bir çok sorunu halletmeye başladım. mesela benim elimden yemek yemezdi melissa, ben yatağa koyduğumda ağlardı, bunlar hep beni az görmenin verdiği tepkiymiş meğer. şu an mutlu mesut yiyor, uyuyor ve oynuyoruz. gün boyu birlikteyiz, zaman zaman yalnız vakit geçirmek istiyorum bunu da akşamları ya da hafta sonu sven'in destegiyle başarıyorum.  hamileyim ya yeni bebek gelmeden melissamla doya doya vakit geçirmek istiyorum, bu hamilelik bana iyi geldiği gibi biraz da vicdanıma dokunuyor ki bununla ilgili ayrıca yazacağım.


15 Ağustos 2015

beklenen tatil

   Aslında tatil mi değil mi tam emin olamayacağım.. Buraya geldiğimizde Sven'in uğraşması gereken evle ilgili ya da vergilerle ya da herhangi birşeyle ilgili milyon durum oluyor. Bir oraya bir buraya koşturuyoruz ama yine de serin, sakin, sessiz bir yerde olmak güzel.
    Melissa birşey yemiyor:( Bunu sık sık dile getirmek istemiyorum ama gerçekten can sıkıcı olabiliyor, geçen tüm gün bir adet muz yedi. Şaka değil gerçek. Nerede bir anne "Aç bırakmalısın, o zaman illa ki yer" dediğinde üstüne benzin döküp yakasım geliyor. Bazen sorulmadan verilen tavsiyeler sinir bozucu olabiliyor. Denedin mi diye sorabilirsin mesela.    
    Neyse günlerimiz sabah fırından ekmek alarak ve kahvaltı yaparak, öğlen yaşadığımız yerden biraz daha büyük olan kasabadaki kocamaaan havuza girerek ya da çarşı pazar yaparak, o da yetmediyse 30 km uzaklıktaki Stuttgart'a giderek geçiyor. Sven'de Melissa'nın kaykayından  yetişkinler için olanı var bir aşağı bir yukarı kayıp duruyorlar. Buralarda çocuk büyütmek daha kolay ne zınk diye çıkan bir araba var ne de gürültü.. Ama yine de insan evini özlüyor:)
  Bir de bakteri gibi birşey kaptik daha doğrusu evdekiler sirayla kapti, mide bulantisi ve kusmayla sonuçlandi, Melissa'ya da geçecek diye çok korkuyorum. Umarim bir problem olmaz. Hep instagramdaki fotoğrafları koyuyorum ama yakinda bloğa özel fotoğrafları eklemek istiyorum. BUrasi günlük olsun istiyorum Melissa buyüdüğünde burya baksın ve bu günleri okusun..