27 Haziran 2009

daha iki güne kadar eş-dostla michael jackson da madonna da türkiye 'ye gelsin bir maaş olsun konseri yine giderim derken..
sabaha karşı selin'den mesaj, mesajı sabah okurum deyip uyumaya devam ediyorum. telefonun tuhaf bir özelliği sonucu mesajı okumadıkça yinelenen mesaj tonu. ve mesajı okuyorum ...michael jackson ölmüş. selin şaka yapıyor sanıyorum. benim bu mj fanlığımla dalga geçiyor sanıyorum, önemsemiyorum. sabah 6, uyanıyorum işe gidicem. eh diyorum dur nescafeyi içerken bakayım gazetelere. mj gerçekten ölmüş. ne hissettiğim o kadar tuhaf ki.. o denli anlatılmaz ki.
ilk yabancı müzik eğilimlerim. o zamanlar ilköğretim 8 yıl omadığı için, ortaokulun başındayım ingilizceyi dayamışlar haftada 48 saat, ingilizce öğrendikçe mj şarkılarını irdelemem derken, lyrics-mania hallerim... ortaokulun son yılları nirvana ve grunge sonra lise, rock; en son üniversite punk ı olsun indie si, brit i olsun derken, üniversite bitmiş ve ben dinlediğim müziği özgürlüğe kavuşturmuşum, "birşeye olan aidiyetime son vermişim" indie si de, rock ı da, grunge ı da, pop derken mj ı madonnası derken, iki gün önce konsere gelse maaşı yatırırım derken, 2 sene önce şu anki halimi bana anlatsalar "hadi canım" lar çekecek olurken; gözler doldu...
mj li zamanların kliplerini izlerken bakıyorum hep o sahne showu, o dans ederken şarkı söyleme başarısından ödün vermemek bir madonna da bir mj de var derken. madonna ya öğretiliyor mj tüm mizansenlerini kendi olluşturuyor derken. 80 lerin tüm klipleri komedi bir mj ninkiler hala cool derken, şok oldum. ve 26 yaşımda böyle bir durumun beni gerçekten üzeceğini farkettim.
beklentilerim evet hala varlardı. ilk konserde manisadaydım ama bir daha konsere gelecekti ve ben ,
billie jean i
dirty diana yı
blood on the dance floor u
the way you make me feel i
beat it i
bad i
thriller ı
mash ups ı
ve en favori şarkısı olan "in the closet" i izliyecektim. hep de kliplerine oranla 121821213 katı ohaaa gücünde etkilenecektim.
bir kez daha "bu gün var, yarın yokuz, neden plan yapıyosun a kızım" cılığı yaşadım.
gerçekten üzüldüm ve 26 yaşımda bu denli üzülmeme şaşırdım. hayat bazen ya da bir çok kez "laylaylom" ya da "tiriviri" olamayabiliyor.
en sevdiğim fotoğrafı, en sevdiğim şarkısı olan "in the closet" dan iken, rahat uyuyamam, daha önce bu blog da paylaştığım gibi yine paylaşırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder