17 Şubat 2015

Kendine verdiğin sözleri tut(a)mamak üzerine

     
2012 Buenos Aires

     İnsan kendine ilk ne zaman söz vermeye başlar acaba? Hatırlayabildiğimiz kadar eski mi kendimize verdiğimiz sözler? İlk neyi yapmak için kendime söz verdim? İlkokulda verdiğim söz ne olabilir mesela, derslere iyi çalışmak? Yaz tatilinde bayılana kadar ip atlamak? Ortaokulda verdigim söz ne olabilir? Anneyi üzmemek? Peki lise? Lise son? Günde 200 soru çözmek? Şu son diziyi de izledikten sonra ders çalışmaya baslamak?
     Genelde takip ettiğim bloggerlar kendilerine söz veriyorlar, bu hafta bunları yapacağım ya da  bu sene şunları yapıyor olacağım. Ben bu yazımda 2014 yılında kendime verip tutamadığım sözleri yazmak istiyorum ve neden olmadı?  Bir de Selin'le gerçekleştiremediğim planlarımdan konuşurken bana, "Sen kafanda bahaneler üretiyorsun ve onlara inanıyorsun" demişti. Doğruydu. Bahanelerim nelerdi? Eyvah çook kötü bir yüzleşme yazısına dönmesin bu yazı? Kendime kızmayayım sonra? Olsun, başladık bir kere.. Haftaya da tuttuğum sözleri yazarım.
    Şu an bu satırları yazarken kahve içiyor olmamdan yola çıkarak, kahveyi azaltacaktım, yapamadım. Seviyorum.
    Dişçiye gitmem gerekiyordu, diş teli takılması gerek. Bahanem takılan telin en az 1 sene ağızda durduğunu bilmemdi, cesur davranamadım.    
     Amerika biletlerini taa hamileliğimde almıştım ve sonra yüksek lisansın final haftasında Amerika'da olacağım gerçeğini öğrenmiştim. Kendime, projeleri önceden bitireceğim, orada güzel bir tatil yapacağım sözünü verdim. Tutamadım. Bir dersten kaldım, bir dersten ise bütünlemede geçtim. Hiç komik değildi.     

  Büyük sözlerimden diğeri de bin kere buraya yazdığım gibi zayıflamaktı bu sözü taa hamileliğimde vermiştim kendime. Neydi? Boşver şimdi düşünme, doğumdan sonra zayıflarsındı. İki tane kadın doğumcu demişlerdi ki bana  "Kadınlar doğumdan sonra, zayıflarım sanıyorlar ama bilmiyorlar ki o kadar kolay değil, etraf kilolu annelerle dolu" Gülüp geçmiştim sadece çünkü ben herkes değildim ben yapardım, yapamadım. Yok sütüm azalıra kandım, yok zamanı gelmedi dedim. Gerçekten iste(ye)medim.   

 Spor yapacaktım, en azından her gün yürüyecektim. Melissa'nın doğumundan sonra ilk  3-4 ay gerçekten bol bol yürümüşümdür, tenis oynamışımdır. Ben yapamasam da  Sven yaptı, her hafta kostu ve tenis oynadı, benim  bahanem hocaya kıl olmamdı.
  
 Ne zamandır göremediğim ve çok özlediğim insanarla görüşecektim. Ya onlara uymadı zamanlama, ya bana. Yasemin seni çok özledim:)
    
Her ay en azından bir kitap bitirecektim. Olmadı. Bebek kitapları sayılmaz. Kitap deyince ben hep romanları kastediyorum. Romanları çok seviyorum.    Gittiğimiz tatillerin, fotoğraflarını eleyip, ayrı ayrı albüm yapıp bastıracaktım. Olmadı.    

Melissa'yla bebek yüzme dersine gidecektik. Gidemedik. Bebeklere özel havuzlu
olanında yer yoktu, genel havuzlu olanda ise benim içim rahat etmeyecekti.    

  Haftasonları İstanbul'a tıkanıp kalmayacaktım Kilyos'a, Şile'ye gidecektim. Sadece Sapanca'ya gidebildim bir kere. Bunda da Sven ve Kamil'in gazı büyüktür, sayelerinde. Teşekkürler:)    

   Saçlarım sarı olacaktı. Yarım sarışın oldum. Bahanem kuaförün avrupa yakasında olmasıydı..
  
   Bunların çoğunun bahanesinin temeli üşengeçlik, geç oldu ama 2015'te üşenmemeyi diliyorum.
  


1 yorum: