11 Mayıs 2012

13-15 yaş ve salihli

bu akşamüstü evden modaya, modadan kalamışa, kalamıştan da tekrar eve yürürken buldum kendimi. aslında kendimi birden bire yollarda bulmadım, az kendimle başbaşa kalayım, kendimi dinleyeyim istedim. aldım kardeşimden ipodunu çıktım yola. kardeşimle müzik zevkimiz az çok uyar. tamam haksızlık etmeyelim baya baya uyar. artık yürüyüşün son kmlerinde birden "don't speak" çalmaya başladı. birden lise 1e gittim.
lise 1 ya. tam tamına 15 yaşındayım. orta ikideyken şekillenmeye başlamıştı müzik zevkim. 13müşüm yani. 13 yaşında sen kimsin müzik zevkin kim, şimdi düşününce çok komik geliyorum kendi kendime. o zaman cd yok, mp3 yok internet yok. küçücük bir şehirde bir tane müzik istasyonu var yabancı müzik çalan bir tanede müzik dükkanı var, adı da işcan. gidiyorsun işcana, adını hatırlayamadığım bir abi var, diyosunki ona "abi nirvananın hangi albümleri var?", "bilmemne  albümü yoksa, kasete çeksene" üç kuruş paran var onu da yatırıyosun işcandaki çekme kasete. ilk kasetim nirvana " from the muddy banks of the wishkah" olmuştur. dedem ölmüştü o sene, ananem alışamadı yalnız yaşamaya diye annem arada ona gönderirdi kalmaya beni, sanki ben çok alıştım ya. yatardım yatağa takardım walkmeni kulağıma ezberlemeye çalışırdım sözlerini:)


sonra yine orta ikide gitar kursu, aslı, senem, özge, bilge fulya:) bir de öğretmenimiz var hakan. izmirden geliyor. o zamanlar o küçücük şehirde gitar kursunun ne işi var. çok özel hissediyoruz kendimizi. evdekiler gitar almaya pek sıcak bakmadılar önce sonra bir gün okul çıkışı eve geliyorum. berkay kapıyı açıyor heycanla "babam sana gitar aldı!" annem sesleniyor "sürprizdi o neden bozuyorsun ki!!" diye berkay'a.
o zaman da annemlerin maddi sıkıntıları var ama bana alıyorlar o gitarı. öyle tuhaf bir histi ki. hala hatırlayınca bir tuhafım.neyse o gitar kursunda "fabrika kızı" nı çalardı öğretirdi hakan hoca bize, bir de aklımda kalan hatta elime gitar aldığımda hala çalabildiğim beethovendan "für elise" ama şahane çalardım o zaman haa. şu fotoğrafı fulya'ın facebookundan çaldım. resmen saçlarımı kısacık kestirmiştim 3 numaradan hallice:) ojelerim de siyah göründüğü gibi. orta 3üm yaa:) yaş 14.
sırayla zuhal, aslı, hakan hoca, bilge, senem, fotoğrafa bakmayan tek insan ben, fulya ve özge..


sonra metallica dinlemezsen olmazdı. rock müzik dinliyosan metallica nedir bilmen gerekti, asker çantanın olması gerekti ve onun üstüne tükenmezle sevdiğin grupları yazman gerekti:)
unforgivenda bi bunalımdan bunalıma sürüklenmen gerekirdi.öyle anadolu rock yoktu o zaman, varsa varsa haluk levent vardı, e o da bize göre değildi anca pentagram dinlerdik hatta severdik pentagramı. "oooooooooooooo see the lions in the cage, see the victims of the rage lions, lions in a cage, fifty years behind a wall " :):) hatırlamak baya eğlenceli.

ortaokul böyle bitti. lise ikideki "don't speak" ise. bilmiyoruz no doubt kimdir nedir, ama dont speake bayılıyoruz. sevgilisini anan mı dersin, arkadaşını anan mı, bayılıyoduk bu şarkıya.
 don't speak deyince de 19 mayıs gösterileri geliyor aklıma, o dönemde çok dinlemişim işte.
stadda gösteri hazırlıkları, zevkliydi bayaa.

salihli o zaman daha güzeldi. ister şortla gez ister kapan gez kimse dönüpte bir kelime etmezdi. sokaklarda korkusuzca dolanırdık, her yer bizimdi:) roma, tadım, meslek lisesinin oradaki direkler (o direkler neyse)  ne bir gruba ne bir topluluğa aitliğimiz vardı, birbirimizi hep severdik o zamanlar. kimse bir diğerinden ayrı değildi. sen "a"cısın sen "b"cisin yoktu. baskı yoktu. istediğini giyerdin, söylerdin, senin gibi düşünmese bile herkes senin arkadaşındı, küçük bir şehirde özgür yetişmek ne güzeldi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder