15 Şubat 2015

pazar postasi 7

Vee okullar açıldı.  Özgecan Aslan evine dönerken bindiği minibüsün sürücüsü ve arkadaşları tarafından kaçırılıp, tecavüz edilip, bıçaklanarak öldürüldü. Cesedi yakıldı. Bir kaç gündür takıldım kaldım bu habere. Özgecan'ın güzeller güzeli fotoğrafı her yerde karşıma çıkıyor. Anlayamıyorum. Hadi bir kişi ruh hastası, arkadaşlarının birlik olup böyle bir insanlık dışı olaya ortak olmak ne demek anlamıyorum. Insan anne olunca ister istemez baska türlü empatı yapıyor, annesi kahroluyordur şimdi. Umarım hak ettikleri cezayı çekerler, işledikleri bu suç aldıkları her nefwste boğazlarına takılıp kalır. Umarım bu son olur. Yüksek lisans da başladı, üç akşam ders almaya başladım. Pazartesi, çarşamba ve perşembe akşamları evde olmam gece 11'i buluyor. Birden bire, ani bir yoğunlugun içinde buldum yine kendimi. Bu hafta ilginç olan bir durumla karşılaştım, aslında çok değişik değil ama benim için tuhaftı. Ben ve kardeşim hep zorlamayla yemek yiyerek büyüdük. Annem, elinde tabak ve tatlı kaşığıyla o koltu senin bu halı benim, peşimizde akrobatik hareketlerle koşup bize bir kase yemeği yedirebilmek için canla başla savaşmıştır. Şimdi Melissa aynı bu anlattığım gibi olacak diye korkuyorum ve kendimi engellemeye çalışıyorum. Bir de bizim aile de neden bilmiyorum, büyük bir ihtimalle benim ve kardeşimin yememe huyundan dolayıdır diye düşünüyorum, yazık annem ne yapsın, çocuklarım beslensin diye tabii, aynı anda sofraya oturulmazdı. Ben de bunu farkında olmadan Melissa'ya yapıyorum. Sven geçen evde yemek yerken, neden Melissa'ya da bizimle aynı anda yemek vermediğimi sordu, ben de önce ona yedirmeliyim ki sonra rahat rahat yemek yiyebilelim dedim, çok bencilce ama farkında değildim o diyene kadar, normalde biz yerken de onu bizimle sofraya oturtuyorum ama önüne asıl yemeğini değil de oyalansın diye bir takım yemekler veriyorum. Sven, şimdiden birlikte yemeye alışmassak ileride bunun üçümüz içinde problem yaratabileceğini söyledi. Evet, gayet haklıydı, ne kadar çok birlikte masaya oturup yemek yemek ilerisi için de o kadar bunun alışkanlık haline dönüşmesi demek. Hafta içi yok benim yüksek lisansım yok Sven'in iş yemekleri derken bu durum aksayabilse de haftasonu artık bu dediğimi yapmaya başladık ve güzel hissettiriyor. Bir de insanların alman disiplini şöyle serttir, böyle serttir diye sallamaları var ki gerçekten uydurma olduğunu bir alman aileyle karşılaşmadan anlayamazsınız. Alman disiplini denen şey alman görgü kurallarından yola çıkarak adlandırılıyor çoğu zaman bence. Sven'den ve arkadaşlarından çocuklara ve birbirlerine davranışlarını gözlemlediğimde en çok karşılaştığım ve beni şaşırtan ve doğru olduğuna inandığım şeylerden birkaçını hemen paylaşayım.


  • Çocukların fikrine her zaman saygı gösteriliyor, ve onlara bir yetişkin gibi davranılıyor, hiç bir zaman "Makas, kaka, pis" ya da "Makas bozuk, çalışmıyor" denmiyor. "Makasla kendine zarar verebilirsin" tercih ediliyor.
  • Mutfağı topluyorsan çocuklara "Hayırr, oraya dokunma" "Hayır, orası tehlikeli" denmiyor. Çocuğun önüne, onun toplayabileceği bir dağınıklık konuyor. Mesela bu taşınma esnasında mutfağı duzeltirken, Sven, Melissa'nın önüne bol bol karışık bitki çayı poşetleri koydu, Melissa da onları yerleştirmekle meşguldü. Kitaplığı düzeltirken, onun kitaplarını dağınık bir şekilde koyduk, Melissa da onlarla uğraştı.
  • Çocuk zor bir şeyi başardığında evet taktir ediliyor ama "Aferiiiiiin aslanıma, koçsun, kaplansın" gibi dünyada en başarılı oymuş gibi abartılı hareket edilmiyor.
  • Hayir her zaman hayır:)
  • Sınırlar belirli ve net, izin olmayan şeye izin yok ve bu hep böyle, ailenin tüm fertleri uyuyor, mekan, zaman değişse de öyle.
  • Her odada çocuğa ait bir alan var. Bizim mutfakta  Sven başlattı bunu, benim ölsem aklıma gelmez, en alt dolap Melissa'nın, içinde açtığı zaman kırılıp da ona zarar vermeyecek, kağıt muffin kalıpları, unlar, makarnalar, tahta kaşıklar gibi şeyler var. Ben yemek yaparken o, dolabıni açıyor ve onlarla oynuyor. Yatak odamıza geldiğinde zarar vermeyecek plastik bileziklerimi en alt rafa koydum mesela, alsın oynasın diye.
  •  Benim Sven sayesinde zar zor alışabildiğim fakat çok güzel bir kural. Masada herkesin yemeği gelince, aynı anda başlanıyor yemeğe ve yemeği önce biten, diğerlerini bekliyor, masadan kalkamıyor çünkü görgüsüzlük sayılıyor. Bugün bunu Melissayla denedik hehehehe +40 dakika onun blwsinin bitmesini bekledik:)
  • Çocuklar parkta yuvarlansın, düşsün kalksın, ıslansın, üşürse üşüsün yeter ki oyuna sınırlandırma getirilmesin.
  • Çocuk cam bir vazonun yanında mı oynuyor, "Oraya gitme, cam var, kırılır, keser seni" yerine "Camı görüyorsun değil mi? Dikkatli ol" deniyor."
  • Anne ya da baba bir oyunu oynamak istemiyorsa "Hayır, istemiyorum" diyor, çocuğun her dediğine katlanmak zorunda değil.
  • Araba yıkanacaksa çocuk da yardım ediyor, bahçe düzenlenecekse çocuğun da illa ki bir yardımı dokunuyor, aman yapamaz edemez yok, vallahi  veriyorlar elektrikli süpürgeyi 5 yaşındaki çocuk arabanın içini süpürüyor.
  • Bence biraz sinir bir gözlem olacak ama biz türkler gittiğimiz yere çocuklarımızı sürüklüyoruz ama Almanya'da çocuklar için daha çok plan yapılıyor, belki çocuklara özel daha fazla aktivite alanı olduğundandır, bilemiyorum.
  • Aklıma geldikçe eklerim bu yazıyı ileride başka başlığa kopyalayacağım.
Haftanın Şarkısı:  Amy seni çok özledim.

Haftanın Hazır Giyimi: Kendime artık ayakkabı almayacağım diye sözler vermiş yere tükürüp, tükürüğümü yerden alamazsın demiştim ama (şaka) ninewest tatiana stilettolardan aldım neyse dedikleri doğru değil mi, kilo alırsın verirsin ama ayakkabıların hep sana, olur. Bir de stradivariusun baskılı pantolonunu beğendim.
Haftanın Tasarımı: Marc Jacobs kalpli gözlüklerden edinip yazın kumsalda  fink atmamak icin mantıklı bir neden var mı? Bence yok yok yok.
Haftanın Bebek Ürünü: Aradığım gibi bulamadım ama tanıdık ahşap oyuncaklar yapan birisi var, eski bir öğrencimin babası. Aşağıdaki gibi yaptırmayı  planlıyorum, büyüdükçe bariyerlerini çıkarırım kendisi üstüne çıkıp inebilir.
Haftanın Sözü: Gerçekten Madonna'yı sevdiğim için torpil geçmiyorum. Iyi laflar çıkıyor minişimizden. Fotoğrafa tıklayarak büyütürseniz daha yazı,  iyi okunuyor.
Haftanın Fit Motivasyonu: Şu görsele de bak şimdi.
Haftanın Ünlüsü:Toni Garrn. Kendisi Leanordo DiCaprio ile fingirdiyor. Benden duymuş olmayın siz yine de..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder